top of page

Operanın Gücü

  • Die Schüler der Lupe
  • 29 Nis 2021
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 2 May 2021

Eren Günal


Müzik deyince herkesin aklına mutlaka sevdiği bir şarkı veya onu sözleri geliyordur. Herkesin müzik zevki elbette aynı değildir fakat genellikle sevilen müzikler belli birkaç tür içerisinde oluyor (pop, rock gibi). Açıkça söylemem gerekirse, ben daha şimdiye kadar kimsenin “Benim en sevdiğim tür klasik müzik” veya “Benim en çok operalar hoşuma gider.” dediğini duymadım. Bana birisi sevdiğim müzik türünü soracak olursa çok rahatlıkla klasik müzik derim. Buna karşılık “Çok sıkıcı gelmiyor mu?” diye düşünen illaki olacaktır. Genellikle söz hâkim olmayınca tabii ki insanlar sıkıcı olduğunu düşünecektir fakat onlara içtenlikle müziğin sadece sözden ibaret olmadığını söylerim ancak bilinmeyen şey şudur ki klasik müzik sadece sözsüz eserlerden oluşmaz…


Son zamanlarda klasik müziğin önemli bir parçasını oluşturan operalara merakım arttı. Operalar toplumumuzda klasik müzik gibi pek pazarlanmayan, dikkat çektirilmeyen bir müzik türüdür. Dürüst bir şekilde söylemem gerekirse bunun sebebini henüz kavrayamadım. Düşünüyorum: Belki de uzun oldukları içindir. Genel hattıyla uzun oldukları doğrudur fakat besteciler zamanında sözlerle müziği öyle bir bestelemişler ki dinlerken hikâyede kendini kaybediyor insan adeta. Belki de insanlar operalara konularının ağır olduklarını duydukları için önyargılı yaklaşıyorlardır. Bu her opera için geçerli değildir aslında. Bu noktada örnek vermek istiyorum: Gaetano Donizetti’nin La fille du régiment adlı operası. Türkçesi “Alayın Kızı” olan bu opera, trajedinin tam tersine komik unsurlar ve olaylar üzerinden ilerler. Bu operayı örnek vermemin bir başka sebebi ise sanatçıların bazı noktalarda zorluğuyla ünlü aryaları söylemeleri gerektiğidir. “Ah! mes amis, quel jour de fête!” adlı arya tenorları zorlayan aryalardan biridir ve operanın tanınmasını sağlayan parçadır. Örnekle birlikte bu tarz aryaların aslında insanları birbirine birleştiren güce sahip olduklarını görebiliriz. Operaların hep trajik olmadığından bahsettim fakat ikonik operaların hikâyeleri trajik unsurlar içerebiliyor. Fakat bu opera dinlemekten çekinmenizi asla sağlamamalı! Müziğin şiir gibi sözlerle birleşmesiyle ortaya çıkan hikayelerden etkileneceğinizi size garantileyebilirim.


Hikâyelerle birlikte operaların birleştirici noktalarından bir diğeri ise farklı dillerde yazılmalarıdır. Fransızca, İtalyanca, Almanca, İngilizce, Rusça gibi pek çok farklı diller üst seviyede kullanılmıştır. Bunun önemi ise operaların birden fazla kültüre hitap etmesi ve böylece insanları bu kültürlerle birleştirmesidir. Operanın müzik ve söz dışında bilinen bir başka özelliği tiyatro gibi oynanmasıdır. Bir opera dinleyicisi operanın dilini bilmese bile müzikten ve oynanan sahneler yardımı ile operayı rahatlıkla takip edebilir. Paragrafın başında değindiğim ikonik operalara örnek vermek istiyorum: Georges Bizet’nin Carmen’i ve Guiseppe Verdi’nin La traviata’sı. Carmen Fransızca, La traviata ise İtalyanca. Fransızca bilgim kısıtlı ve İtalyanca bilgimin hiç olmamasına rağmen bu iki opera benim en sevdiğim operalardır. Evet, dilleri anlayacak bilmiyorum belki ama yapımlarını izlerken hiç sıkıntı çekmeden takip edebiliyorum çünkü müzik ve oyunculuk bütün her şeyi yeterince anlatıyor zaten. İşte bu operanın gücüdür! Tekrardan trajiklik noktasına dönecek olursam eğer iki opera da trajik sonla biter. Bu yazımda Carmen ve La traviata’nın detaylarına inmeyeceğim fakat yazımı okuyanlardan merak eden olursa bu operalara bir göz atmalarını öneriyorum.


Operaların tamamını izlemek zor gelebilir tabii ki bu sebeple kısa önerilerde bulunmak istiyorum. Bir oturuşta izlemek yerine parçalara ayırıp zamana yaymak güzel bir yöntem olabilir. Bununla aynı yönde olan diğer önerim ise internette operalarda bulunan ünlü aryaları izlemek. YouTube’da operaların farklı farklı yapımları bulunmakta ve bunların çoğu altyazıyla izlenebilir şekilde. Metropolitan Opera ve Royal Opera House’un YouTube kanallarında yetenekli sanatçıların bulunduğu operalardan kesitleri izleyebilirsiniz. Son olarak da benim seve seve yaptığım önerim/yöntemim şu: Opera izlerken operanın sözlerini (libretto denir) ve çevirisini önüme alıp dinlemek. Anlamayı, takip etmeyi kolaylaştırır ve aslında arada sözleri analiz edebilmenizi bile sağlar!


Son olarak belirtmek isterim; operaların gücü yüksektir ve herkesin bunu bir şekilde fark etmesinin önemli olduğunu düşünüyorum



1 Comment


Die Schüler der Lupe
Die Schüler der Lupe
May 03, 2021

Merhaba Eren,


Opera hakkında bir yazı kaleme aldığın için teşekkür etmek istiyorum. Lise hayatım içerisinde sevdiğim müzik türünün klasik olmasından ötürü bu alanda arkadaşlarımla heyecanlı sohbetler yapamadım. Bana da “Sıkılmıyor musun?” , “Hep aynı.” benzeri yorumlar geldi zamanında. Oysa klasik müziğin derinliği ve karmaşıklığı çoğu müzik türünden daha fazladır, keşfedilecek birçok noktası vardır. Opera dışında diğer orkestral ve solo eserlerin sözsüz olması dinleme sırasında kendimize özgü hikayeler oluşturmamızı sağlar. Bu sebeple sanıyorum ki klasik müzik istenildiği kadar “popüler” olamıyor. Dinleyicinin yaratıcılık ve analiz etme yeteniğinin olması gerektiğini düşünüyorum klasik müzikle karşılaştığında. Bu durumda da uzun süreli dikkat gerekiyor. Her ne kadar pop kültürünü eleştirmek istemesem de -ki ben de pop müzik dinlerim- pop şarkıları çoğu zaman üç akorun tekrarlanmasından meydan…

Like
Yazı: Blog2_Post

Die Schülerzeitung der IELEV Özel Lisesi

©2020. Tüm hakları saklıdır. IELEV Okulları. Die Lupe Magnifier.

bottom of page