Pemra Şahbaz

Son günlerde yeni bir kavram daha gündemimize ve hayatımıza girdi: NFT (Non-Fungible Token). New York Times’ın köşe yazarı David Roose “Bu Yazıyı Blockchain ile Satın Alın” başlıklı yazısını NFT yoluyla satışa çıkardığında konunun ne olduğunu tam anladığımı zannetmiyorum. Ancak sonrasında Jack Dorsey’in ilk tweeti, rahmetli Gucci’nin hayaleti, futbolcu Mesut Özil’in ayakkabıları, Torontolu Krista Kim’in tasarladığı dijital Mars Evi ve Lindsay Lohan’ın kendi fotosunun çok yüksek meblağlara NFT ile satıldığını duyunca kavram ilgimi daha çok çekti.
NFT fiziksel olmayan varlıkların satışının internetten yapıldığı yepyeni bir alışveriş modeli. Türkçeye girmek için dilimizin kapılarında çeviriyi bekleyen bu terimi Cambridge sözlüğü benzerleri ile takas edilemeyen ya da karıştırılamayan jeton, marka ya da fiş olarak çeviriyor.
NFT ile satılan varlıklar, sıklıkla sanat yapıtı olmadıkları halde içinde sanatsallık ve teklik/özgünlük gibi sanat yapıtlarına has bir özellik taşıyor. Değeri kişiden kişiye çok değişse de bir hayli alıcı bulabiliyor.
Beni ilgilendiren asıl kısım satılanın iletişim modeli. Gösterge bilim açısından NFT’nin nasıl bir karşılığı olduğunu gösterge bilim açısından sorguladım.
Gösterge bilimde iletişimi sağlayan ögeler gönderici, alıcı, ileti, kanal, bağlam ve iletiyi oluşturan kodlardır. Örneğin Krista Kim’in tasarımı gönderici, ona bakan kişi alıcı, evin proje kompozisyonu bir ileti, mimarlık/resim sanatı ve malzemeleri kanal, NFT sanal ortamı da bağlam oluyor. Tasarımı oluşturan her bir dijital leke, çizgi, nokta vs. de kompozisyonu oluşturan kodlar.
NFT ile satılan bir tweetin bir dil göstergesi olduğundan yola çıkarsak tweetteki “just setting up my twttr” cümlesinde yatan ileti “Twitter’ımı kuruyorum”; “siz de bana katılın, benim gibi tweet atın” örtük ileti olabilir. Peki bu tiviti NFT ile satılmaya/alınmaya değer kılan nedir? Platformun kurucusunun ilk mesajı olması. Tiviti alan kişinin bu iletişimde bir sanat eseri karşısındaki edindiği duygu, düşünüş, estetik haz bu mesajın neresinde? Elbette ki bunun tersi etkiler yaratan varlıklar da NFT ile satılıyor ama bir tiviti duvarınıza asamazsınız, tivit koleksiyonu yapmazsınız. Onu almaya bizi iten nedir? Onu almaya bizi iten iletişim, psikolojik bir iletişimdir: alma ve sahip olma duygumuzdaki doyum.
Altın, gümüş, kâğıt para, tablo gibi geleneksel kıymetlerin yerini çağımızın yeni kıymetleri alıyor diyebiliriz. 21. yüzyıl insanı bir şeyleri alabildiği ya da alamadığı ölçüde kendini yaşamda konumlandırıyor. Hükümetlerin başarıları halklarının alım gücünün artmasıyla belirleniyor. Küresel gözle baktığımızda dünya varlıklarının adaletsiz bölüşülmesi, teknolojinin inanılamayacak hızdaki gelişimi ve gezegenimizin sınırlı kaynaklarının tükenmesi nedeniyle varsılların kendilerine satın alacakları ya da satacakları yeni ve sanal varlıklar ürettiklerine tanık oluyoruz. Tıpkı sanat eserlerinin zenginlerin evlerinde ya da holdinglerin duvarlarında yer bulmaları gibi.
NFT ile satın alınan varlıkların yaratacağı almayı başarma hissi, asla doyurulamayacak bir yanımızı besliyor: anlık mutluluk kandırmacası. Bu iletişim yeni değil. Alındığında yaşattığı küçük mutluluğu artık hepimiz biliyoruz. Bir tiviti, bir hayaleti ya da bir köşe yazısını satın aldıktan sonra yapabileceğiniz en iyi şey, zaman geçip değeri artınca yeniden satmak ve mutluluğunu da toplumsal duyarlıkla paylaşmaktır.
Comments