top of page

Kadının Toplumdaki Rolü: Jenerasyon ve Tarihsel Farklılığa Göre Ele Alımı

Die Schüler der Lupe

Dora Kınoğlu




Toplumun eskiden beri gelen gelenek adı altında benimsediği tarihsel baskı biçimleri halen geçerliliğini korumaktadır. Ülkede çoğunluğu oluşturan kadın grubu, geçmişte ataerkil toplumun kendilerine yüklediği rollere hâlâ sorgusuz sualsiz uymaktadır. Kadınların yaşam koşullarının düşük kalitesi göz önüne alındığında bu durum akıllarda şu soruları gündeme getiriyor: Tarihte bazı şeylerin uygun görülmesi onları doğru seçim mi yapıyor? ya da mevcut toplumsal düzen göz önüne alındığında, moderniteyle savaşın kazananı neden geri kalmışlık oluyor? Eşitliğe önem verilmesi gerekirken, bariz adaletsizliklerin mağduru olan kadınlar -özellikle yaşlı jenerasyonların kültürü altında yetişmiş- neden seslerini duyurmayı hakları olarak görmesinler? 


Ülkemizdeki kadınların karşılaştığı en büyük zorluk, tarihin yanı sıra bir düşünce sistemidir. Gelenek, kadınların zihninde yaşam ile ilgili olan doğru ve yanlış kavramlarını gerekçelendirmek amacıyla oluşturulmuş ve çoğunlukla eski jenerasyonların diline dolanmış bir araçtır, kimi zamanda engeldir. Bu doğrular ve yanlışlar sadece kadınların nasıl davranması gerektiğini belirlemekle kalmıyor, aynı zamanda onların hayatlarını ve kızlarına nasıl bir hayat yaşayacaklarını nasıl öğreteceklerini de etkiliyor; özellikle de bu hayat gelecekte bir erkekle ilişki içerecekse. Küçük bir kızın kadın figürü olarak annesini örnek alacağı düşüncesini ortaya koyarsak, bu anne normalleştirilmiş ve görmezden gelinen bir baskıyı çocuğuna aktararak çocuğunun bunu sorgulamadan benimsemesini kolaylaştırır. Bu aktarım jenerasyonlar arası farklılık gösterir ve yeni jenerasyonların okuma ve hayatı sorgulama oranına bakılacak olunursa gelişir. Ancak yinede bu sorunu görmezden gelen bir toplumun yarattığı zorluk adaletsizliktir. Sadece kadın-erkek savaşının olduğu bir toplumdan bahsetmiyoruz, kadınların da uydukları yazılı olmayan kurallar altında nelere sahip olabileceklerini bilmeden, haksızlıklarını savundukları bir toplum. Çünkü uydukları kurallar sadece erkekler tarafından eskiden beri dile gelmiş yönlendirmeler değil aynı zamanda kadınların birbirlerine sansürlediği yasaklardır.


Tarihte kadının rolü her zaman ailenin annesi ve evin düzenini sağlayan kişi olarak gösterilmiştir. Bu örnekle ailelerimizin geçmişine bakıldığında da karşılaşılır. Hiçbir zaman eğitimli bir geçmişe sahip olup para kazanmak için çalışan bağımsız biri olarak tanımlanmamışlardır. Ekonomik bağımsızlığın yanı sıra psikolojik bağımsızlığa da sahip olmadıkları, kendi iradeleriyle karar alamadıkları, kalıplaşmış düşüncelerle yaşadıkları görülür. Çoğunlukla toplumun önemli bir parçası bile sayılmıyorlardı, eğitim almalarına izin verilmiyordu ve kendi hayatlarını yaşayamıyorlardı çünkü yaşadıkları hayat eşlerinin görünmez bir destekçisi olmak üzerineydi. Halen 21. yüzyılda Türkiye'nin pek çok az gelişmiş şehrinde/köyünde kadınlar, ev işleri ve çocuk bakımı sorumluluğunu üstlenerek eşlerinin gerisinde yaşamakta ve erken evlilik gibi istemsiz kararlar almak zorunda kalmaktadırlar. Bu eylemlerin arkasında yatan sebep ya başkalarının memnuniyetidir (Aile ilişkilerinin ön planda olduğu bir kültürde, aile baskısı ve bireyin yaşadığı alanın küçüklüğüne dayalı sosyal baskı, bireyin aldığı kararlarda yoğun bir şekilde yer almaktadır) ya da onlara 'doğru' yerine öğretilmiş olmasıdır. Yapılan eylemlerle ilgili 'doğru' nun tartışılabilir olduğunu bilsek de ülkede insanların, eşit olarak sahip oldukları haklar konusunda farkındalık yaratacak kadar eğitilmediği açıktır. Bu farkındalığın zamanla ilerlediği doğrudur ancak daha geliştirilmesi gerektiği de açıkça görülmektedir.


Sonuç olarak modernleşmeyle birlikte toplumda kadına verilen değer artmış olsa da gelenek adı altında yaşatılan ve daha çok eski jenerasyonların deneyimsel açıdan hakim olduğu anlayışın en aza indirilmesi için hem erkeklere hem de kadınlara uygun eğitim verilmesi gerekmektedir. Bahsedilen değişim, yalnızca toplumda kadınlara daha fazla fırsat sağlanması gibi somut bir soruna değil, aynı zamanda tarihin ve baskıcı toplumsal normların kadın üzerindeki olumsuz etkisi gibi soyut bir soruna da çözüm olmalıdır. Bu durumda yeni nesile,l sosyal medya sayesinde kalıpların dışında düşündükleri için onlara olumlu bakabiliyoruz. Dünyanın her yerindeki değişimleri görebiliyorlar ve bu sayede ülke gelişmiş ülkelere ayak uydurabiliyor. Çünkü tarihte uzun dönemler boyunca yapılan hatalara artık tolerans gösterilmemeli ve bariz eşitsizlik, icat edilen toplumsal baskı altında bireye yansıtılmamalıdır.

9 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


Yazı: Blog2_Post

Die Schülerzeitung der IELEV Özel Lisesi

©2020. Tüm hakları saklıdır. IELEV Okulları. Die Lupe Magnifier.

bottom of page