top of page

“Barbie” Üzerine

Die Schüler der Lupe

Pelin Erkmen



2023 yazının en çok beklenen ve gişe rekorları kıran “Barbie”, beklenenin aksine hedef kitle olarak çocuklar yerine özellikle  yetişkinler üzerine kurgulanmıştır. Barbie bebekler, küçük yaştan itibaren hemen hemen her kız çocuğunun hayatına dahil olarak toplumda yer edinen o mükemmel güzellik algısının temellerini atmaya başlar. Sarı saç, renkli göz, ince bel, pürüzsüz cilt ve daha nice kusursuz özellikler…  Her ne kadar akla kazınan ve beğeni toplayan imaj bu özelliklerde saklı olsa da, özellikle  kadınlar tarafından büyük bir tepkiyle karşılanmasıyla yeni özelliklerde “Barbie'ler üretilmeye başlandı. Farklı beden ölçülerinde, ten renklerinde ve engellere sahip olan Barbie’lerin üretimiyle toplumda kusursuz varsayılan Barbie güzellik algısının kırılması hedeflendi. Çeşit çeşit meslekler yapan ve onlara göre giydirilen Barbie bebekler piyasaya sunuldu. Filmde de Barbie bebeklerin üretiminin asıl  amacı kız çocuklarına içlerinde var olan  potansiyel güçlerini keşfetmeleri ve  bu doğrultuda geleceğe daha hedefli ve özgüvenli bakmaları olarak belirlenmiş gibi sunulmuştur. Eş zamanlı olarak da toplumun zihninine kazınan “standart güzellik algısı”  film boyu verilen mesajlar ve olay akışı ile değiştirilmeye çalışılmıştır. Filmin içeriğini  daha derin ele aldığımızda gerçek dünyanın ters bir yansıması olan ve  ataerkil toplumun aksine asıl gücün  kadınlarda olduğu “Barbieland” ile karşılaşıyoruz. Yönetimden çöp toplamaya kadar her türlü işten Barbie’ler sorumluyken Ken’ler ise Barbie’lere kendini beğendirmeye çalışan, etkisiz ve işlevsiz karakterler olarak çizilmiştir. Az öncede vurguladığımız gibi ne yazık ki Ken’lerin  Barbie’lerin gözündeki değeri ve yaşadığı tüm  zorluklar gerçek dünyadaki kadınlar ile özdeşleştiriliyor. Hem filmin afişinde hem de filmin içerisinde birçok kez vurgulanan bu durum şu sloganla desteklenmiştir. “Barbie is everything. Ken is just Ken.”


Filmin olay örgüsüne kısaca değinecek olursak Barbie’nin bir sabah uyandığında artık eskisi kadar “Klişe Barbie” olmadığını ve bunun çözümü için de gerçek dünyaya gitmesi gerektiğini gözlemleriz. Ken’in ise varoluş sebebi Barbie’yi mutlu etmek ve etrafında pervane olmak olduğundan bu yolculuğa o da eşlik eder. Gerçek dünyaya adım atar atmaz ne yazık ki sözlü ve fiziksel tacizle ve zorbalıkla  karşılaşan Barbie, hiçbir şeyin hem gerçek hem de mecazi anlamda “pespembe” olmayaşıyla yüzleşir. Bu yolculuk süresince Barbie, aslında düşündüğü kadar hayran olunası olmadığını ve aksine toplum tarafından dışlandığını hissederken Ken ise “ataerkil” kavramıyla tanışır ve  gerçek dünyanın toplumu içerisinde değerli ve önemli olduğunu fark eder. Barbie gerçek dünyada toplumda kadınlarda özgüven sorunu yarattığından ve öz değerlilik duygusunu azalttığından,  gerçek dışı fiziksel özelliklerinden kaynaklı kültürü yanlış etkilediğinden ve tüketim çılgınlığını yücelltiğinden büyük bir tepki toplamıştır. Ayrıca Barbie şirketlerde ve çoğu çalışma yerinde kontrolün erkeklerde olduğunu fark etmesiyle gerçek dünyada kadınların çok büyük bir yerinin olmadığını anlar. Ama bunun sebebinin erkeklerin kadınları bastırdığından kaynaklı olduğunun da bilincine varmıştır. Bu farkındalığın yanı sıra film seyirciye kadınların daha pratik  erkeklerin ise  daha düz bir mantık ile hareket ettiğini hem komik hem de düşündürücü bir  sahneyle sunar. 


Barbie gerçek dünyada sorun teşkil ettiğinden Barbieland ve gerçek dünya  arasındaki bağlantıyı yöneten departman tarafından kovalanırken kart ile çalışan turnikeler ile karşılaşır. Kıvrak ve pratik zekasını kullanarak onların üzerinden atlamayı akıl ederken, erkek yöneticiler ise karşılaştıkları bu engel karşısında ne yapacaklarını şaşırırlar ve ilk olarak  akıllarına “giriş kartı”nı almadıkları gelir. Bu kısa ama derin manalı sahne, seyirciye kadınların kriz anlarını çözüm odaklı yönetme becerilerine sahip olduğunu gösterirken erkeklerin ise kriz anlarında normal şartları baza alarak fikir yürütmeye çalıştıklarını gösterir. Filmin sonlarına doğru ise Ken’in, erkeklerin gerçek dünyada ciddi anlamda baskın olduğunu anlar ve ataerkil toplumun varlığını gözlemlemesiyle Barbieland’i “Kenland” olarak değiştirir ve Ken’lere “erkek olma”nın niteliklerini benimsetir. Artık yönetimden tutun “ana karakter” olma özelliği bile Ken’lere geçmiştir. Barbie’ler ise Ken’lerin etrafında pervanedir ve bu durumdan gayet mutludurlar. Yan dekor olmanın ve karar vermek zorunda olmamanın verdiği bir mutluluktur bu. Tabi bu durumu Klişe Barbie kıvrak zekasıyla çözmüştür ve ardından eski düzeni tekrar sağlamıştır. Ayrıca son sahnelerde, Barbie’nin yarattığı mükemmel ve kusursuz dış görünüş algısı da kırılıyor. Barbie bir sahnede “normal görünmüyorum, normalde mükemmelim.” cümlesini kurarak “mükemmelliği” normalleştirirken karşısındaki kadının “ Bence olduğun gibisin” demesiyle aslında güzellik kavramının mükemmele tezat bir şekilde ne güzel ne standart ne de kusursuz olmak yerine yalnızca  “olduğun gibi görünme”den ibaret oluşuyla   yüzleşir.  Bu macerası boyunca Barbie birçok farkındalığa kavuşur. Gerçek dünyada kadın ve erkek arasındaki toplumsal fark ,sebep olduğu  güzellik algısı, gerçek hayatta var olan zorluklar ve sorumluluklar ve daha niceleri… Tüm bu farkındalıkların yanında Barbie filmin sonunda tüm zorluklarına rağmen yalnızca normal bir “insan” olmak istediğini belirtirken Ken ise “Barbie’nin Ken’i “ olmak yerine yalnızca “Ken” olmak için kendi benliğini keşfetme yolunda ilerliyor.   


                                                                                                               



32 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

Kommentare


Yazı: Blog2_Post

Die Schülerzeitung der IELEV Özel Lisesi

©2020. Tüm hakları saklıdır. IELEV Okulları. Die Lupe Magnifier.

bottom of page