Derin Onay
Türkiye’nin komşu ülkelerinden biri olan Suriye’yle uzun ve inişli çıkışlı bir ilişkisi bulunur. 1921 yılında Ankara Antlaşması ile şekillenmiş olan 911 kilometrelik Türkiye-Suriye sınırı 100 yılı aşkın süredir gergin bir süreç yaşamaktadır. Gerek su kaynaklarının paylaşılamaması gerekse topraklarda hak iddiası olsun, yıllardır düşmanlardır. 1998 tarihinde gerçekleşen Adana Mutabakatı sayesinde iki ülkenin ilişkileri iyi yönde gelişmeye başlamıştır. Dört yıl sonra iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi’nin geliştirdiği “Komşularla Sıfır Sorun” politikası, ilişkideki soğukluğu daha da azaltmıştır. 15 Mart 2011’de Suriye İç Savaşı patlak vermiştir. Gerçekleşen iç savaş sırasında Türkiye, Suriye muhaliflerine destek vermeye başlamış ve iki ülke arasındaki gerilim yeniden artmıştır. 1998 yılından 2011’e kadar geçen dönem iki ülke arasındaki tek olumlu dönem olmuştur. Suriye’de devam eden iç savaşta, Türkiye ile arasındaki diplomatik ilişki kopmuştur.
Mayıs 2011’de ilk Suriyeli Mülteci Kampı Türkiye’de açılmıştır. 2 yılda Dünya’daki Suriyeli mülteci sayısı 2 milyonu bulur. Günümüzde hem Türkiye’de hem de Dünya genelinde hala Suriyeli mülteci sayıları katlanarak artmaya devam etmektedir. Türkiye’deki mülteci kamplarında kalan Suriyelilerin 30 Aralık 2021 tarihli sayımına göre nüfusları 51.471’dir. Şehirlerde yaşayanlarının nüfusu ise 3.685.328 kişi olarak açıklanmıştır. Göç İdaresinin aynı tarihte verdiği açıklamaya göre Suriyelilerin en çok yaşadıkları yer 534.096 kişi ile İstanbul’dur. En çok bulundukları ilçelerin ilk üçü Esenyurt, Fatih ve Bağcılar’dır.
Ortadoğu Stratejik Araştırma Merkezi (ORSAM) ’nin 2014’te yayınladığı bir yazısında Suriyeli mültecilerin kampalar dışında yaşamayı tercih etmelerini beş nedenle açıklamaktadır.
Ülkeye kaçak giriş yapan ve herhangi bir yere kayıt olmayan ya da olmak istemeyen kişilerin bulunması
Kamplarda yaşamaya başlamalarına rağmen kamp yaşamına uyum sağlayamayan kişilerin ayrılma istekleri
Maddi durumu iyi olan kişilerin kişisel ya da özel nedenlerle kamp dışı yaşamı tercih etmeleri
Kamplardaki doluluk, yani kapasitenin yetersiz kalması nedeniyle dışarıda beklemek zorunda olmaları
Akrabalık ilişkileri nedeniyle kamplar yerine akrabalarının gösterdikleri yerlerde yaşamayı tercih etmeleri
AŞTİ’de ya da Kızılay ve Sıhhiye sokaklarında karşımıza çıkan mültecilerin bir kısmı henüz barınma imkânı bulamamışken bir kısmı halen naylon çadırlarda ya da terk edilmiş binalarda yaşamak zorunda kalmaktadır. Ankara’da özellikle Altındağ bölgesinde yoğunlaşan ve yeni bir hayat kurma telaşında olan Suriyeli nüfusu yaşadıkları trajik olaylar nedeniyle gazete sayfalarında da görmek mümkündür. Ayrıca Suriye’deki siyasi belirsizlik nedeniyle mültecilerin sayıları her geçen gün artmakta, bölgedeki siyasi belirsizlik nedeniyle de ülkelerine geri dönmek isteyenlerin sayıları ise giderek düşmektedir. Avrupa sınırlarımızda her geçen gün artan sınır ihlalleri bunun en önemli göstergesidir. Ayrıca medyaya yansıyan, Suriyelilere yönelik nefret söylemi de zaman içerisinde artmıştır. Özellikle 2018 genel seçim propagandalarına da yansıyan şekilde Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri gönderilmesi konusu pek çok siyasi parti tarafından dillendirilmiş, geniş halk kitleleri tarafından da bu söylemler olumlu karşılanmıştır. Suriyeli Mülteciler; devletten karşılıksız para aldıkları, ucuz iş gücü oluşturdukları, kendi kültürlerini Türkiye’ye yaydıkları, seçimlerde oy kullandıkları, yaşadıkları yerlerdeki kriminal olayların çoğundan sorumlu oldukları gibi pek çok nefret söylemine ve yabancı düşmanlığına maruz kalmaktadırlar.
Bir röportajda Suriyeli mültecilere en önemli sorunlarını sorulur. Mültecilerin verdikleri ilk yanıtlar, iş bulamamak, ev sahibinin tacizleri, para, dil, eğitimdir. En önemli korku ve endişe alanları çocukların gelecekleri, Türkiye hükümetinin sınır dışı etmesi, uyuşturucu kullanıp gürültü yapanlar, kentsel dönüşümle evsiz kalmak, hırsızlar, hasta olan çocuğunu tedavi ettirememek, çalıştırıp para vermeyen işyeri sahipleri, belirsizlik ve Suriye’de kalmış olan muhalif çocuklarının ölüm haberini almak olarak ifade edildi. Bu cevaplarla mülteci yaşamının temel özellikleri hakkında bilgi veren katılımcıların beklenti ve hayallerinin başında ise güvende olmak, savaşın bitmesi, çocukların eğitim alabilmesi, Türkiye’deki sosyal hakların artması, hayatta kalmak gelmekteydi. Hayatta kalma beklentisi, mutlulukla ilgili olan sorunun büyük oranda güvenlik ile ilişkilendirilerek cevaplanması ile de açığa çıkmıştır. Mülteci katılımcılar, Türkiye’de kendilerini güvende hissetmelerinin rüyalarını da olumlu etkilediğini belirtmiştir ancak hala savaş ortamına ilişkin kâbuslar görenler de vardır.
Yakın dönemde ne Türkiye’nin mülteci sorununa ne de Suriyeli mültecilerin kabuslarına kolayca çözüm bulunamayabilecek olsa da uzun gelecekte konu ile ilgili olumlu ilerleme kaydedilmesi hem Türkiye hem de Suriye için iyi bir gelecek vaat etmektedir.

Kaynakça:
Comments